Yayınevi: İmge
Yazar: Özgür Orhangazi
Barkod: 9789755339405
ISBN: 9789755339405
Özgür Orhangazi, neoliberal dönemde Türkiye ekonomisinin geçirdiği düşünümü
yakından inceliyor; yapısal sorunlarına, kırılganlıklarına, kriz dinamiklerine
ışık tutuyor. Elbette sıfırdan başlamıyor. Arka planda dünya ekonomisinin Keynesçi
düzenlemelerden neoliberalizme geçişi var. Bu büyük dönüşümün korumacı, planlamacı,
müdahaleci Türkiye ekonomisine taşıdığı etkiler, şoklar söz konusudur. Kitap,
dünyada ve Türkiye'de bu geçmişin aşamaları incelenerek başlıyor. Orhangazi, neoliberal dönemin kritik bir aşamasına özel önem veriyor:
Sermaye hareketlerinin serbestleştiği 1989... Sonraki yıllar, ağırlaşarak bugüne taşınan
kırılganlıkların, bozulmaların öyküsüdür. Bu öykü, ekonominin dış kaynaklara
giderek artan bağımlılaşması içinde seyrediyor. Çarpıcı sonuçları, uzantıları
ayrıntılı olarak izleniyor; çözümleniyor: Dört kayıp yıl, krizler, dış açıklar
ve borçlar, inşaat odaklı büyüme, erken sanayisizleşme, artan proleterleşme
içinde ücret payının seyri... Dünya ekonomisinin merkezinden kaynaklanan finansal çevrimlerin Türkiye'ye
yansımasının 2013-2019 bilançosu, kitabın sonunda yer alıyor. AKP iktidarı, dış
çalkantılara karşı savunma araçlarını yitirecek; adım adım ekonomiyi 2018'in
döviz krizine, küçülen bir ekonomiye taşıyacak; politika seçenekleri arasında
çaresiz kalacaktır. Özgür Orhangazi'nin kitabı, bence, Türkiye ekonomisinin yakın geçmişini,
neoliberal dönemin açmazlarını, sorunlarını kavramak isteyen herkes için çok önemli bir kaynak
olacaktır. Korkut Boratav
Bir Kitap: “Türkiye Ekonomisinin Yapısı”Özgür Orhangazi bana göre “genç kuşak” iktisatçılarındandır; ama yirmi
yıldan bu yana Türkiye ekonomisi üzerinde eleştirel çalışmalar yayımlamaktadır. Orhangazi, bu çalışmaların sentezini ve fazlasını bir kitaba dönüştürmüş:
Türkiye Ekonomisinin Yapısı: Sorunlar, Kırılganlıklar ve Kriz Dinamikleri
(Ankara, 2020, İmge). Türkiye ekonomisinin son kırk yılına odaklanan bir kitap… Bu kırk yıl
neoliberal dönemdir ve (kitabın başlığında da ima edildiği gibi) Türkiye
ekonomisine bir dizi sorun, kırılganlık ve kriz getirmiştir. Bu kırk yıllık dönüşüm, Türkiye’ye özgü değildir. Kapitalist dünya
sisteminin hem “Merkezi”, hem de Türkiye gibi “Çevresi” içinde yer alan ülkeler
için, bir önceki birikim biçiminden bir “kopuş”tur. Bu nedenle öncesi ile
bağlantılar kurulmadan kavranması güçtür. *** Özgür Orhangazi bu bağlantıları hem dünya ekonomisi, hem de Türkiye için
kitabın ilk iki bölümünde kuruyor: Bölüm 1, “Keynesçi Düzenlemeden
Neoliberalizme”; Bölüm 2, “Türkiye Ekonomisinin Dönüm Noktaları”. Bölüm 1’in ilk üç kesimi, bazı iktisatçıların kapitalizmin altın çağı
olarak nitelendirdiği bir dönemin üç boyutunu kuşbakışı gözden geçiriyor:
Batı’da düzenlemeci devlet, Çevre’de kalkınmacı sanayileşme ve 1970’lerin
krizleri… Bu “hızlı” tarihçe, kitabın sonraki bölümleri için hareket noktası
oluşturuyor. Kapitalist dünya ekonomisinin bu dönemine ilişkin kapsamlı bir kaynak
arayanlar için Oktar Türel’in mükemmel yapıtını önereceğim: Küresel Tarihçe,
1945-79 (İstanbul 2017, Yordam). Bölüm 1’in sonraki kesimleri, Batı ekonomilerinin neoliberalizme geçişi ile
başlıyor ve 2008 finansal krizi ile son buluyor. Finansal krize karşı uygulanan
parasal genişleme politikaların çevre ekonomilerine yansıması, Türkiye’yi de
etkileyecektir. Orhangazi bu yansımaları, kitabın sonraki bölümlerinde
ayrıntılı olarak inceleyecektir. Neoliberalizm öncesi Türkiye ekonomisinin tarihçesi, Bölüm 2’nin ilk üç
kesiminde yer alıyor. Bu bölümün son kesimi, “neoliberalizme geçiş” başlığını
taşıyor. Bu kesim, Türkiye’de neoliberal dönemin ilk aşamasını oluşturan dokuz
yılı (1980-1988’i) sadece dört sayfada kapsamaktadır. Bu dönemin bütünlüğü
içinde daha kapsamlı ve derinliğine incelenmesi beklenebilirdi. Kitabının yeni baskılarında, Özgür Orhangazi’nin bu doğrultuda bir
iç-düzenleme yapacağını umarım. *** Türkiye Ekonomisinin Yapısı, böylece, neoliberal dönemin 1989 sonrasına
odaklanmış oluyor. 1989, Türkiye’de sermaye hareketlerini serbestleştirildiği
ve bu bakımdan önem taşıyan bir tarihtir. Daha da ilginci, neoliberalizmin bu
aşamasını Latin Amerika dışında ilk benimseyen çevre ekonomilerinin başında
Türkiye yer aldı. Türkiye ekonomisi açısından 1989’un bir başka önemi de vardır: Sendikaların
“bahar eylemleri” aynı tarihte patlak verecek; 12 Eylül-Özal döneminin ücret
kayıpları dört yıl içinde telafi edilecektir. Orhangazi de, sermaye
hareketlerinin serbestleşmesi ile bölüşüm gerilimleri arasındaki bağlantıya
işaret ediyor. Koalisyon hükümetleri tarafından yönetilen 1990-1997 döneminde Türkiye
burjuvazisi önceki on yılın bölüşüm kazanımlarını koruyamamıştır. Kitapta bu
dönemin “kayıp yıllar” başlığı altında incelenmesi yanıltıcı olabilir. Zira,
Türkiye ekonomisi için (kişi başına GSYH’nın düştüğü) beş kayıp yıl
1998-2002’dir ve ekonomi yönetiminin uzunca bir süre IMF’ye devredilmesi ile
başlayacaktır. Türkiye Ekonomisinin Yapısı, sonraki yıllara damgasını vuracak olan bu
kritik adımı, 2001 krizi ile birlikte Bölüm 3’te inceliyor. Bu “kritik adım”, sonraki yıllara ne türden damgalar vurdu? Orhangazi ilk
vurgulamayı “Dış Sermaye Girişlerine Bağımlı Borç Ekonomisi” başlığı altında
Bölüm 4’te yapıyor. Bu bölüm, 2000 sonrasında Türkiye ekonomisini, emperyalist sistemle
bütünleştiren dinamikleri çözümlemekte ve dışsal göstergelerin seyrini
aktarmaktadır. Bölüm, “sermaye girişlerine bağımlı büyüme modelinin ana
hatları”nı betimleyen çok yararlı bir ana çerçeve (model) sunarak (s.132) son
buluyor. *** Büyüme sürecinin “sermaye girişlerine bağımlılaşması” sonraları ne gibi
yapısal sonuçlar getirdi? Bu soru, kitabın sonraki üç bölümünde ele alınıyor. “İnşaat Odaklı Büyüme”, Bölüm 5’in başlığıdır. Kapsamlı istatistikler,
ekonomik ve politik etkenlerle birleştiriliyor. AKP’nin beslediği, dayandığı
kapkaççı burjuvaziyi yükselten kurumsal düzenlemeler açıklanıyor. Dış
kredilerle beslenen, ancak döviz getirisi olmayan bir sektörün ekonomiye
taşıdığı kırılganlık vurgulanıyor. Sanayi ve tarım sektörleri Bölüm 6’nın konusudur. Neoliberal “enflasyon
hedeflemesi” ve yapısal reformların bu iki sektöre etkileri ağırdır: Bir yandan
“erken sanayisizleşme”; bir yandan da giderek güçsüzleşen tarım… Bu dönüşümlerin istihdama ve bölüşüm göstergelerine yansıması Bölüm 7’de
inceleniyor. Türkiye toplumu giderek proleterleşmektedir: Köylülüğün
mülksüzleşmesi ve kadınların işgücü piyasasına artan katılımı sonunda… Ücretli işgücünün dörtnala arttığı bir ekonomide ücretlerin GSYH’daki
payının yükselmesi beklenir; ne var ki sömürü oranını ücretler ile emek verimi
arasındaki makas belirler. Makasın emek lehine açıldığı tek dönem, “bahar
eylemleri” etkisi altında 1989-1993’tür. Sonraki yıllar, sömürü oranı artış
eğilimi göstermiştir. *** Özgür Orhangazi iki önemli bölümle kitabına son veriyor. Bölüm 8, bugünkü krizi, evveliyatı ile birlikte değerlendiriyor.
Uluslararası finansal krizi izleyen parasal genişleme son bulduktan sonra, AKP
iktidarı sıkıntıya sürüklendi; yakınmalara başladı. Sonunda 2018 krizi patlak
verdi. Ayrıntılı verilerle izlenen bu öykü, AKP’nin kriz yönetimi ile
bütünleştiriliyor. “Genel Bir Değerlendirme” (Bölüm 9), kapitalist dünya sisteminin son
finansallaşma aşamasını çözümleyen farklı yaklaşımlara göz atarak başlıyor.
Türkiye’nin bu sistemle bütünleşme biçimi, ülke ekonomisini finans kapitalin
çevrimlerine teslim etmiştir. Yükselen çevrimler büyüme ivmesini beslemiş;
dışsal kırılganlıkları artırmıştır. Çevrimin iniş/yavaşlama aşamaları ise 2008
ve 2019 krizlerini tetiklemiştir. “Türkiye ekonomisi nereye gitmeli?” sorusu, öncelikle neoliberal
doğmalardan özgürleşmeyi gerektirmektedir. Orhangazi, önceki çalışmaları ile bu
özgürleşme çabasına katılmıştı. Türkiye Ekonomisinin Yapısı ile meslektaşlarını
bu doğrultuda yeni katılımlara davet etmektedir. Bu yapıt, Türkiye ekonomisinin yakın geçmişi, sorunları, geleceği üzerinde
düşünen; öğrenmek, tartışmak isteyen herkes için önemli, değerli bir kaynak
olacaktır. Ellerine sağlık sevgili Özgür. Korkut Boratav 28/02/2020 Cuma haber.sol.org.tr
|