Her şey, sona en yakın olduğu yerde başlıyor. Kahramanın, o zamana kadar istemediği şekilde düzgün giden hayatı, Türkiye'de geçirdiği bir otobüs kazasıyla birlikte ciddi bir değişime uğrar. Şans eseri kazadan kurtulmayı başarır ve meleğe benzer bir kadınla karşılaşır. Kadın önce ona yardım eder ve sonra Almanya plakalı bir arabaya binip ortadan kaybolur. Kahraman, o andan itibaren kontrol edemediği bir aşk ateşine tutulur. Almanya'ya dönerken aklında sadece arabanın plakası, kadının parmağında gördüğü mine kaplı yüzük, elinde kadının son anda düşürdüğü saç tokası ve yüzünde kazadan kalan belirgin yara izleri vardır. Araba plakası sayesinde kadının oturduğu şehri bulur. Onu orada aramak için yola çıkar ve bu arayış onu Almanya'nın kuzeyine, oradan Prag'a ve en sonunda da Viyana'ya götürür. Çok çeşitli deneyimlerin yaşandığı oldukça yoğun ve gerilimli bir yolculuktur bu. Arka planına günümüz Orta Avrupa'sı yerleştirilmiş derin bir arayıştır. Feridun Zaimoğlu, Almanya'da büyük bir başarı elde eden Leyla romanından sonra yayınladığı Aşk Yanığı'yla, herkesi bir kez daha şaşırttı ve çok daha büyük bir başarıya imza attı. Eleştirmenler onun modern bir aşkı, romantizm geleneği içinde anlatmayı başardığını yazdı. Çünkü buradaki arayış mükemmeli değil, arzuların doyumunu, hatta varoluştan kurtuluşu bulmaya yöneliktir. Zaman zaman yoğun duyguların yaşandığı roman boyunca Zaimoğlu, ince mizahı ve yaratıcı üslubuyla okuru etkilemeyi başarır; ve her şey bir şekilde komiktir, trajiktir, acıklıdır ve yenidir Aşk Yanığı'nda. Her aşk geride bir iz bırakır ve yanık izi asla geçmez...